ŞEKER HASTALIĞI, DİYABET, GİZLİ ŞEKER, DİABET, ENDOKRİN UZMANI
PROF. DR. METİN ÖZATA - ŞEKER HASTALIĞI DİYABET GİZLİ ŞEKER DİABET ENDOKRİN UZMANI Şeker Hastalığı Diyabet Diabet Gizli Şeker  Diyet Zayıflama Hipoglisemi Düşük Şeker Endokrin Metabolizma Guatr  Tiroid  Şeker Düşüklüğü Obezite Endokrinoloji
 
 
ENDOKRIN
GUATR
DIYET
DIABET
Prof. Dr. Metin ÖZATA
Yayımlanmış Kitaplar
Diyabet
Şeker Hastalığı
Diyabet Tipleri
Şeker Hastalığı Belirtileri
Diyabet Teşhisi ve Testler
Gizli Şeker
Diyabet Komplikasyonları
Tedavi - Diyet - Beslenme
Zayıflama
Makale Özetleri - Yenilikler
Site Haritası - Site Map
İletişim - Ulaşım
Videolar
Anasayfa

Kişiye Özel Kalıcı Zayıflama Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... Vitamin Miineral ve Bitkisel Ürün Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
Gİ Diyeti - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... 99 Sayfada Kilo Yönetimi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
ENDOKRİNOLOJİ - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... Diyabetle Kaliteli Yaşam Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
Doğru Beslen - Formda Kal - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... 99 Sayfada Sağlıklı ve Dengeli Beslenme - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
Guatr ve Tiroid Rehberi - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ... Tiroid Hakkında Bilmeniz Gereken Herşey - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...
Hayat Kurtaran Vitamin ve Mineraller - Prof. Dr. Metin ÖZATA - TIKLAYINIZ...  

OMEGA-3 -BALIK YAĞI

Yeni yapılan çalışmalar balıklardan elde edilen omega-3 'ün karaciğer yağlanması, insülin direnci ve obezite (şişmanlık) tedavisinde faydalı olabiliceğini ortaya koydu.

OMEGA-3 NEDİR?

Omega-3 ve omega-6 asitleri vücutta yapılamayan ve dışarıdan alınması gereken yağ asitleridir. Bunlara bu nedenle tıp dilinde esasnsiyel yağ asitleri adı verilir. Buradaki 3 ve 6 rakamları kimyasal yapılarındaki ilk çift bağlanmanın olduğu karbon atomunu gösterir. eicosapentaenoic acid (EPA) ve docosahexaenoic acid (DHA) uzun zincirli omega-3 yağ asitleridir.

Görevleri:
1)Hücre mebranı sabitler:
Hücre memranların iyi çalışması omega-3 ve omega-6 ile olur. DHA özellkle retina ve sinir hücre membranlarında bulunur.
2)Görme: DHA isimli omega-3 göz dibindeki retina hücrelerinde yüksek konsantrasyonda bulunur. Retinanın gelişimi için DHA ayağa siti çok önemlidir.
3)Sinir Hücreleri: beyindeki gri dokuda bulunan posfolipidler yüksek oranda DHA yağ asiti ve araşidonik asit bulunur. Hayvan çalışmaları beyindeki DHA azaldığında öğrenmenin azaldığını göstermiştir.
4) iltihap hormonları üretimini azaltır
5)Gen etkileşimi yapar.

Yağ Asit Yetmezliği;

Esansiyel yağ siteleri eksikliğinde klinik olarak bebeklerde büyüme ve gelişmede azalma, enfeksiyonlara eğilimin artması, yara iyileşmesinin zor olması gibi belirtiler olur. Omega-3 ve omega-6 az alınınca omega-9 kanda artar. Kronik yağ emilim bozukluğunda, kistik fibroziste yağ asit yetmezliği sık görülür.

Omega-3 ve Omega-6’nın Hastalık Önlenmesinde Kullanımı:

1)Erken Doğan Prematüre Bebeklerde mamalara Katılması:

Prematür doğan bebeklerde göz ve sinir dokusu gelişimi için mamalara DHA katılması düşünülmüştür. Ancak yapılan bilimsel çalışmalarda faydalı olduğunu bildiren sonuçlar olduğu kadar faydalı olmadığını bildiren çalışmalar da vardır.

2) Gebelik:

Gebelikte omega-3 almanın gestasyonal diyabet (gebelik diyabeti), hipertansiyon ve eklampsi denen hastalık oluşmasını önlemediği saptanmıştır. Avruapa’da yapılan çalışmalarda yüksek riskli gebelere son trimestrde (son üç ayda) günde 2.7 gram EPA+DHA yağ asiti verildiğinde prematür doğum riskinin % 33 den % 21’e azaldığı gösterilmiştir. Gebelikte EPA ve DHA alan annelerinin beyin fonksiyonlarının daha iyi olduğu iddia edilmişse de ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

3) Kalp Hastalıkları:

Omega-6 Yağ Asiti Kullanımı: .

Omega-6 (linoleik asit, LA) ya asiti kullanımı bazı çalışmalarda kalp hastalığını önlediği gösterilmiş bazılarında ise gösterilememiştir. Omega-6 alanlarda kolesterol, trigliserit ve LDL kolesteroö düzeyleri daha düşük bulunmuştur.

Omega-3 Kullanımı

Alfa linolenik asit (ALA) bir omega-3 yağ asitidir ve yapılan çalışmalar günde 1 gram ALA alanlarda koroner kalp hastalığının % 16 azaldığını , riskin % 47 azaldığını göstermiştir. Omega-3 alınmasıyla kan kolesterolü düşmezken CRP denen kalp hastalığı riskini gösteren protein azalır.

Uzun Zincirli Omega-3 Yağ Asiti EPA ve DHA Kullanımı:

EPA ve DHA alımı en etkili metot olup bunları alanlarda kalp ve damar hastalıkları aritmilerin önlenmesi, ani ölümün önlenmesi, pıhtı oluşumunun önlenmesi, kan trigliserid düzeyinin azalması, damar sertliğinin azalması, damar endotelinin düzelmesi ve enflamasyonun azalması ile kendini gösterir. Bu nedenle kalp krizi ve inme azalır. Bu nedenle haftada en az 2 kez yağlı balık yemelidir.

Hastalıkların Tedavisinde Kullanımı:

1)Koroner Kalp hastalığı varsa: Günde 1 gram EPA-DHA alınmalıdır

2)Şeker Hastalarında: Özellikle trigliserid yüksekse omega-3 alınmalıdır (1 gram/gün)

3)Trigliserrit Yüksekse: Günde 2 gram DHA+EPA alınmalıdır

4)Romatoit Artrit: Bu hastalarda diğer ilaçların dozunda azalmaya neden olur.

5)Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığı: Bu hastalıklarda umut verici sonuçlar alınamıştır.

6)Astım Hastaları: Yapılan çalışmalarda faydası bulunamadı.

7)Depresyon ve Manik-Depresyon, Şizofreni: Bazı çalışmalarda EPA+DHA alan hastalarda deprosyonun kısmen düzeldiği veya faydalı olduğu gösterilmiştir. Manik-Depresyon ataklarında da azalma olmuştur. Şizofrenili hastalarda da kanda omega-3 yağ asitleri düşük bulunduğundan EPA verilmiştir. Antipsikotik ilaçlarla birlikte EPA verilen hastalarda iyileşma daha iyi bulunmuştur.

Hangi Gıdalarda Bulunur:

Omega-6 Yağ Asitleri:

Omega-6 yağ asitleri bitkisel yağlarda bulunur. Soya yağı, ayçekirdeği yağı, mısır yağında ve susam yağında omega-6 yağ asiti vardır. Ceviz, badem, fındık gibi kuru yemişlerde vardır.

Omega-3 Yağ Asitleri:

ALA (Alfa linoeik Asit) : ALA omega-3 yağ asiti keten tohumu, ceviz ve bunların yağında bulunur. Kanola yağı da ALA kaynağıdır. Bu nedenle Kanola yağı en iyi yağlardan birisidir.

Diyetle alınan omega -6’ nın omega-3’e oranı giderek artmış ve son zamanlarda 10-20/1 olmuştur. Oysa esas faydalı olan omega-3 yağ asit alımının artırılmasıdır. Bu nedenle Amerikan Kalp Cemiyeti kalp ve damarları korumak ve ritm bozukluklarından korunmak için haftada en az 2 defa balık yenmesini ve koroner kalp hastalığı varsa yaklaşık 1 gram omega-3 ‘ün eicosapentaenoic acid (EPA) ve docosahexaenoic acid (DHA) karışımı olarak alınmasını önermektedir.

Eicosapentaenoic Acid (EPA) ve Docosahexaenoic Acid (DHA):

Bunlar en iyi omega-3 yağ asitleridir. Bunların esas kaynağı yağlı balıklardır. Somon, sardunya, Tuna balığı gibi yağlı balıklar bu yağ asitlerince zengindir.

Piyasada Nasıl Satılır?

Omega-6 Yağ Asiti:

Borage Oil (yağ), evening primrose oil içinde çok fazla gama linoneik asit (GLA) vardır ve bu omega-6’dır. Bu ilaçlar yüksek dozda mide ve barsaklarda yan etki yapar. Primrose evening oil ürününü epilepsisi olanlar kullanmamalıdır. Kasılmaları artırabilir.

Omega-3 Yağ Asiti:

Keten tohumu yağında omega-3 (ALA) yağ asiti vardır. Balık yağı içinde EPA ve DHA oranı çok değişkendir. Bu nedenle bu tür ürünlerin etiketindeki EPA ve DHA oranını okumak gerekir. Bu ürünler yemekle birlikte iyi emilir. Cod liver oil de omega-3 içerir ancak bunda yüksek A vitamini vardır. Omega-3 alanlarda yan etki olarak reflüde artma, bulantı ve ishal olabilir.

Omega-3 Alırken Dikkat:

Omega-3 ürünleri 3 gram/güne kadar güvenle alınırsa da kanama zamanında uzama olmasına dikkat edilmelidir. Coumadin, aspirin gibi ilaç kulananlar kanama zamanı ve INR ile takip edilmelidir. Bu ürünler bağışıklık sistemini baskıladığından sık hastalanan (enfeksiyon geçiren) ve bağışıklık sistemi bozuk kişilerde kullanmamalıdır. Bazı hastalar trigliserit yüksekliği için balık yağı alırken LDL kolesterol düzeyini kontrol etlidir. Yapılan bazı çalışmalarda balık yağı tüketen kişilerde LDL kolesterolün arttığı saptanmıştır.

İNSÜLİN DİRENCİ NEDİR?

İnsülin hormonu, midenin altında bulunan pankreas bezindeki beta hücrelerinden salgılanır. Pankreas bezinden insülin salgılanması kan şekeri seviyesine göre ayarlanır. Kanda şeker artınca ilk 1-2 dakika içinde pankreastan insülin salgısı hızlı olur ve buna ‘’ilk faz insülin salgısı’’ denir. Bu salgı 3-7 dakika sürer. Daha sonra ikinci faz denen salgı oluşur ki, bu yavaş bir salgılanmadır ve devamlıdır.

Vücudumuz kendisi için gerekli olan enerjiyi yediğimiz gıdalardan elde eder. Yemek yedikten sonra gıdalar bağırsaklarda parçalanır ve ufak şeker parçalarına dönüşür ve bağırsaktan emilerek kan akımı yoluyla vücudumuza dağılır. Enerji sağlanması için kan şekerinin, kas, karaciğer, yağ ve beyin gibi dokular başta olmak üzere hepsine girmesi gerekir. Kandaki şekerin hücrelere girmesi pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu sayesinde olur. Bir bakıma insülin enerjinin depolanmasını sağlayan bir hormondur. İnsülin hormonu yoksa veya olduğu halde etki gösteremiyorsa şeker hücreye giremediğinden kanda birikir ve şeker hastalığı ortaya çıkar. Kan şekerinin ayarlanmasında insülin çok önemli olmasına rağmen diğer hormonların (glukagon, adrenalin gibi) da kısmi etkileri vardır.

Obezite yani kilo almaya neden olan hormonlardan birisi kanda insülin hormonunun yemek sonrası yüksek olmasıdır. Yüksek glisemik indekse sahip yani kan şekerini hızlı yükselten karbonhidratların devamlı fazla yenmesi kanda insülin hormonunun hep yüksek olmasına, doygunluğun kısa süreli olmasına, acıkma ataklarına ve kilo almaya neden olur. Kandaki aşırı insülin kilo almanızın en önemli nedenidir. Bu nedenle kanda insülin düzeyini normal sınırlarda tutmak kilo vermenizi sağlamaktadır.

Kanda yüksek olan insülin önceleri kan şekerini hücrelere sokar, fakat daha sonra bu görevini yapamaz hale gelir. İşte insülin hormonunun yeterince etkili olamamasına İNSÜLİN DİRENCİ (Rezistansı) adı verilir. İnsülin direnci’ni kan damarıyla hücre arasında bulunan bir duvar olarak düşünebilirsiniz. Bu duvar (insülin direnci) kandaki glukozun kas ve yağ hücresine girmesini önler. Duvar yükseldikçe (insülin direnci arttıkça) kan şekerinin hücreye girmesi için daha fazla insülin salgılanması gerekir. Pankreastan salgılanan insülin hormonu salgısı, belirli bir süre sonra pankreas bezinin çok çalışmaktan dolayı yorulması nedeniyle azalır ve şeker hastalığı ortaya çıkar. Bu süreçte önce reaktif hipoglisemi (acıkma atakları), gizli şeker ve sonra aşikar şeker hastalığı ortaya çıkar.

İnsülin direncinin etkili olduğu yerler kaslar ve karaciğerdir. Kandaki şeker kaslar ve karaciğer tarafından çok miktarda alınır. Eğer direnç varsa yani insülin yeterince etkili değilse yemek sonrası kanda artan şeker kas ve karaciğere giremediği için kanda birikmeye başlar ve kan şekeri yükselir. ,

İnsülin hormonu yağ dokusundan yağların çözülmesini engelleyen bir hormondur. İnsülin etkisi azalınca yağ dokusundan yağlar çözülmeye başlar ve kanda yağ asitleri veya yağlar artmaya başlar.

Karaciğerde oluşan şeker üretimi sağlıklı kişilerde insülin hormonu tarafından baskılanır. Şeker hastalarında ise insülin etkisi olmadığından karaciğerden de aşırı miktarda şeker üretilir ve kan şekeri yükselir. Açlık kan şekeri 100 mg/dl ‘yi geçtiği andan itibaren karaciğerde şeker üretimi artmış demektir.

İnsülin direnci kilolu kişilerde daha fazladır ve o yüzden kilo arttıkça bu direnç artar ve şeker hastalığı görülme olasılığı artar. Özellikle yağın karında iç organlar etrafında birikmesi şeker hastalığı riskini iyice artırır.

Yağ dokusundan çözünen yağ asitlerinin kanda çok artması hem insülinin çalışmasını bozar hem de bu yağların depolanmaması gereken pankreas gibi dokularda depolanması da şeker hastalığı gelişimine katkıda bulunur.

KARACİĞER YAĞLANMASI NEDİR?

Karaciğer yağlanması şişman kişilerde sıklıkla görülen bir durumdur. Karaciğer yağlanması, şişmanlık dışında şeker hastalığı olanlarda, kan yağları yüksek olanlarda ve tansiyon yüksekliği olan kişilerde sık görülmesine rağmen nedeni tam olarak bilinmemektedir. Tedavisi konusunda da tam bir açıklık yoktur.

Karaciğer yağlanması olan hastaların çoğunda basit yağlanma vardır ve bu hastalık genellikle iyi seyreder ve siroza dönüşmez. Ancak karaciğerde iltihaplanma yani yağlı hepatit varsa (ikinci dönem) siroz gelişebilir.

Erişkin yaştaki şişmanların %57-75’inde, çocuk şişmanların ise %23-50’sinde karaciğer yağlanması vardır.

Karaciğer yağlanması teşhisi konulan kişilerin çoğunda, herhangi bir şikayet ve belirti yoktur. Bir kısmı ise yorgunluk, halsizlik ve karnın sağ tarafında dolgunluk hissederler. Karaciğer yağlanması olan kişilerin karaciğerlerinde büyüme ortaya çıkar.

Karaciğer yağlanması olan kişilerde AST (SGOT) ALT (SGPT), alkalen fosfataz ve GGT adı verilen karaciğer testlerinde yükselme olur. Bu testlerin yüksek çıkması o kişide karaciğerde hasar olduğunu gösterir.

Karaciğerde basit yağlanma olan hastaların %59’unda zaman içinde hastalıkta herhangi bir değişiklik olmazken, %13’ünde yağlanma kendiliğinden iyileşir. Bununla birlikte hastaların %28’inde ilerleme ve siroza doğru bir gidiş olabilir.

Karaciğer yağlanmasının tedavisi için kilo vermeli ve buna uygun bir diyet yapmalıdır. Birlikte şeker hastalığı ve kan yağlarında yükseklik varsa bu hastalıkların da tedavi edilmesi gerekir. Karaciğer yağlanması olan hastaların kilo verirken yavaş kilo vermeleri çok önemlidir. Hızlı kilo verenlerde karaciğer hastalığı kötüleşir. Çocukların haftada en fazla 500 gram, erişkinlerin ise haftada en fazla 1600 gram kilo vermesi gerekir. Tedavide doktorunuzun önereceği bazı ilaçlar kullanılabilir.

 
   
 
© 2024 Prof. Dr. Metin ÖZATA Web Tasarım